İİBF, İKT., Kitap Koleksiyonu

Bu koleksiyon için kalıcı URI

Güncel Gönderiler

Listeleniyor 1 - 6 / 6
  • Öğe
    TÜRKİYE’DE DOĞRUDAN YABANCI SERMAYE YATIRIMLARI İLE EKONOMİK BÜYÜME ARASINDAKİ İLİŞKİNİN FOURIER YAKLAŞIMI İLE ANALİZİ
    (Gazi Kitabevi, 2021) Yıldız
    Gelişmekte olan ülkelerin kalkınmasının önündeki en önemli engel sermaye birikimlerinin yetersiz olmasıdır. 1990’lı yıllarda hızlanan küreselleşme ile birlikte dünya üzerinde sınırlı düzeyde olan sermaye ülkeler arasında dolaşmaya başlamış ve doğrudan yabancı sermaye yatırımları (DYSY) önem kazanmıştır. Böylece bir işletmenin başka bir ülkede tesis kurarak üretim yapmasını ya da var olan bir üretim tesisini satın almasını ifade eden DYSY’nin akım düzeyi dünya genelinde artış eğilimine geçmiştir. Çünkü küreselleşme ile birlikte sermaye hareketi kontrolleri kaldırılmış, teknolojide gelişmeler yaşanmış, işgücü ve hammadde maliyetleri düşmüş, dünya çapında özelleştirmeler hızlanmış, mali teşvikler artmış, vergi oranları düşmüş ve makroekonomik ve politik istikrar yaşanmaya başlanmıştır.
  • Öğe
    THE VALIDITY OF WAGNER'S LAW: THE CASE OF TURKEY WITHIN THE FRAMEWORK OF THE MUSGRAVE AND MANN MODELS
    (Gazi Kitabevi, 2021) Yıldız, Ş.
    The relationship between public expenditures, one of the most important tools of fiscal policy implemented by governments, and GDP (gross domestic product) is very important for the decisions of policymakers. In this context, this relationship has been among the subjects studied since the 19th century and has been discussed in many studies. One of the studies is Wagner's Law.
  • Öğe
    Macroeconomic Effects of Openness
    (2019) Yıldız, Şaduman
    Liberalization policies began to be implemented around the world after 1980, and countries’ economies were rapidly affected by these policies. Consequently the concept of openness became increasingly important in terms of the countries’ economies. Hence, the openness that provides important information on the integration of countries into the world, is the subject of many macroeconomic changes within those countries. In this study, firstly, the concept of openness is explained, and a conceptual framework is presented. Secondly, it attempts to explain theoretically the effects of openness on economic growth, inflation, unemployment, real exchange rate, external debt, and productivity.
  • Öğe
    The Macroeconomic Effects of Increase in Imported Crude Oil Prices
    (2018) Yıldız, Şaduman
    Since the Second World War (WWII), oil has become one of the most significant sources of energy (Brini & Jemmali & Farroukh, 2016: 1). Therefore, economists have been closely interested in the empirical evidence that the increase in import crude oil prices may be related to macroeconomic performance. In other words, this interest goes back to the 1970s, when import rates of oil were too high, unprecedented deterioration in international oil markets was seen and the US had a weak macroeconomic performance. Thus, these experiences in the 1970s played an important role in discussing the relationship between imported crude oil prices and macroeconomics. Then the collapse of oil prices in 1986, the 1990-1991 Gulf War, the explosion of oil prices in 2000, and the 2003 Invasion of Iraq increased the significance of this issue (Barsky & Kilian, 2004: 115). It has been estimated that oil reserves, one of the most important raw materials that are widely used in today's economy and which cannot be renewed, will run out in the late 21st century (Yetkiner & Berk, 2008: 1). Products which prominently feature oil are common in transportation, energy production and production of chemical goods. For this reason, oil price is one of the key prices in the international economy and is widely used as a reference value for other energy sources (Korhonen & Ledyaeva, 2008: 5). Oil prices are among the most significant factors which affect the economic performance of the world and individual countries since every sector in the economy is directly or indirectly connected to oil, which is one of the main energy sources. Therefore, the higher the price of imported crude oil and the longer it lasts, the greater the impact on macroeconomics. In addition, as the share of oil spending in an individual country increase in GDP, and the country's ability to access alternative sources of energy other than oil decreases, the negative impact of imported crude oil prices on the economy increases. Macroeconomists have defined changes in oil prices as a major paradox for global shock which can be both a major source of economic volatility and can simultaneously affect most economies (Amin et al., 2015: 2). In this context, many researchers intensively discuss the relationship between oil prices and macroeconomic fluctuations. As oil prices are constantly changing, they have a significant effect on macroeconomic variables such as inflation and output (Wang & Carlos, 2017: 2). Therefore, the effect of change in the price of imported crude oil, which constitutes the most important source of energy for meeting rising demand on economic indicators as a result of technological development and population growth rate should be examined well (Abdioğlu & Değirmenci, 2016: 331). On the other hand, many researchers argue that the negative effects of increases in imported crude oil prices on the economy may be stronger than the positive effects of the decrease in oil prices on the economy (Ben et al., 2016: 138). In this context, the relationship between the increase in imported crude oil prices and macroeconomics has aroused the interest of researchers and policy makers, especially in the last four decades (Abdulkareem & Abdulhakeem, 2016: 1). In this study, the effects of imported crude oil prices on macroeconomics have been researched. In this direction, firstly, the definition of oil and the characteristics of the oil market have been addressed and the macroeconomic effects of increase in imported crude oil prices have been discussed.
  • Öğe
    Sürdürülebilir Kalkınma Anlayışı Kapsamında Döngüsel Ekonomi Yaklaşımı: Atık Yönetimi ve Sıfır Atık
    (İmaj Yayınevi) Yıldız, Şaduman
    Sanayileşme ve teknolojik gelişme ile birlikte ortaya çıkan nüfus artışı ve hızlı kentleşme, dünya genelinde üretim, pazarlama ve tüketim faaliyetlerini artırarak çevre üzerinde baskıya yol açmaktadır. Söz konusu bu faaliyetlerdeki artış oluşan atık miktarını artırarak çevre ve insan sağlığını tehdit etmektedir. Bu şartlarda artan çevre bilinci ile birlikte dünya çapında atık yönetimini de kapsayan çevre koruma politikalarına öncelik verilmeye başlanmıştır (Kaçtıoğlu ve Şengül, 2010: 89- 90). Nitekim özellikle Birleşmiş Milletler öncülüğünde önemli toplantılar ve konferanslar yapılmış ve bunların sonucunda Birleşmiş Milletler 1983 yılında “Dünya Çevre ve Kalkınma Komisyonunu kurmuştur. Söz konusu bu komisyon Sürdürülebilir Kalkınma kavramını “Gelecek nesillerin ihtiyaçlarını karşılama olanaklarını ellerinden almadan, şimdiki nesillerin ihtiyaçlarının karşılanması” şeklinde tanımlamıştır. Sürdürülebilir kalkınma anlayışını mevcut doğrusal ekonomi ile gerçekleştirmek mümkün olmadığı için uluslararası alanda alternatif yaklaşım arayışı içine girilmiş Sürdürülebilir Kalkınma, Yeşil Ekonomi, Mavi Ekonomi ve Döngüsel Ekonomi kavramları ortaya çıkmıştır (Önder, 2018:197). Sürdürülebilir kalkınmanın amaçlarına ulaşmasını sağlayacak olan bir üretim modeli olarak düşünülen döngüsel ekonomi yaklaşımı, atık maddelerin geri dönüştürülerek ekonomiye yeniden kazandırılması olarak ifade edilmektedir. Nitekim doğrusal ekonomide atık olarak tanımlanan unsur döngüsel ekonomide kaynağa dönüştürülerek atık oluşumunun önlenmesi amaçlanmaktadır. Bu amaç doğrultusunda döngüsel ekonomide atık yönetimi ve sıfır atık yaklaşımları ön plana çıkmaktadır. Döngüsel ekonomi yaklaşımı içinde yer alan atık yönetiminin amaçları sürdürülebilir kalkınmanın amaçları içine dahil edilmiştir. Söz konusu bu durum, atık yönetiminin stratejik önemini vurgulamaktadır. Bu nedenle atık yönetimi için amaçların belirlenmesi ve izlenmesi sürdürülebilir kalkınma amaçlarına ulaşmanın önemli bir parçasıdır (Wilson vd., 2015: 293). Döngüsel ekonomide kaynak olarak ele alınan atık; üretim, tüketim ve diğer faaliyetler sonucunda ortaya çıkan ve artık gereksiz olan ve uzaklaştırılmak istenen her çeşit madde olarak tanımlanmaktadır. Katı atıklar; evsel, endüstriyel, tarımsal ve bahçe, inşaat ve moloz, tehlikeli, tıbbi ve özel (radyoaktif ve lastik) atıklar şeklinde sınıflandırılmaktadır. Teknolojik ve sosyal gelişmelere bağlı olarak zamanla atıkların ortaya çıkış şekilleri ve çeşitliliği değişiklik göstermiştir. Bu bağlamda bir bölgedeki atık miktarlarına ve türlerine bakılarak söz konusu bölgede yaşayan halkın tüketim alışkanlığı ve geçim kaynağı gibi insani gelişmeyle ilgili birçok bilgi edinilebilir (TÜDAM Değerlendirilebilir Atık Malzemeler Sanayiciler Derneği, 2016: 1). Nitekim atık küresel bir meseledir. Uygun bir şekilde ele alınmadığında atıklar, halk sağlığı ve çevre için bir tehdit oluşturur. Söz konusu bu süreç doğrudan toplumun üretim ve tüketim biçimiyle bağlantılı bir süreçtir (Wilson vd., 2015: 1). Döngüsel ekonomi yaklaşımı için önemli bir kavram olan sıfır atık; kaynak kullanımında verimliliği artırma, etkin atık toplama sistemini kurma, ortaya çıkan atık miktarını azaltma, israfı engelleme ve atık geri dönüşümünü sağlama amaçlarını güden bir yaklaşımdır. Bu yüzden günümüzde dünyada bireysel, kurumsal ve belediye genelinde benimsenmiş olan “sıfır atık” yaklaşımının yaygınlaşması için çabalar harcanmaktadır. Küresel ölçekte, her gün daha fazla kirlilik ve atık üretilmekte ve ekosistem üzerindeki baskı artmaktadır. Söz konusu bu miktarın nüfus artışı, artan gelir ve kentleşme ile paralel olarak artacağı öngörülmektedir. OECD’nin 2011 yılında yapmış olduğu bir çalışmaya göre, yıllık atık miktarının 3.4 – 4 milyar m3 olduğunu ve bu miktarın dünya genelinde çıkarılan hammaddelerin beşte birinin atığa dönüştüğünü göstermektedir. Ayrıca Dünya Bankası’nın yapmış olduğu bir çalışma ise, mevcut 1.3 milyar ton evsel atık miktarının 2025 yılına kadar 2.2 milyar tona ulaşacağını göstermektedir (Sapmaz Veral, 2019: 19). Bu çalışmada sürdürülebilir kalkınma için temel koşul olan döngüsel ekonomi yaklaşımı ve döngüsel ekonomi yaklaşımı kapsamında atık yönetimi ve sıfır atık kavramları araştırılmaktadır.
  • Öğe
    Küreselleşme ve Para Politikası
    (2016) Yıldız, Şaduman; Akgül, Sevim
    “Küreselleşme ve Para Politikası” başlığı ile küreselleşme ile para politikasının geçirdiği süreçler anlatılmaktadır. Bu bağlamda dünya ekonomisinin son 40 yıldır küreselleşme sürecine girdiğini, küreselleşmenin ortaya çıkmasına sebep olan gelişmelerin; 1970’lerde ortaya çıkan Petrol Krizisonucunda dünya ekonomisinde önemli büyümelere yol açan Bretton Woods siteminin çökmesi, diğerinin ise ikinci dünya savaşından sonra başlayan soğuk savaşın 1991 yılında bitmesi olarak belirtilmektedir. Bir başka dönüşüm ise dünya genelinde ekonomik ve finansal koşullardaki değişimlerin, ülkelerin merkez bankalarının ulusal ekonomilerinde fiyat istikrarını ve sürdürülebilir büyümeyi sağlama yeteneklerini devam ettirip ettiremeyecekleri sorusu ile sıkı bağlantılı olduğudur. Küreselleşme sürecinde her ülke parasal istikrar, etkin bir finans sistemi makroekonomik disiplin ve daha rekabetçi piyasa mekanizmasından oluşan temel şartları sağlamak zorundadır. Çalışmanın amacını yazarlar kısaca; yüzyılın en önemli oluşumlarından biri olan ve yaşamımızın her alanını kapsayacak şekilde hızlı bir şekilde gelişen küreselleşmenin para politikası üzerindeki etkileri olarak açıklamaktadırlar.