Yazar "Aktaş, Yasemin" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 6 / 6
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe ERZİNCAN'DA MEYDANA GELEN DEPREMLER (XI-XV. YÜZYILLAR)(2020) Aktaş, YaseminAnadolu’da önemli bir konuma sahip olanErzincan sosyal, kültürel ve ticari açıdan gelişmişbir şehirdi. Bu gelişmişliğini Mengücek, Selçukluve İlhanlı hâkimiyetleri süresince devam ettirenşehir, yaşanan birtakım siyasi ve sosyal olaylardanolumsuz etkilenmiştir. Erzincan’ın KuzeydoğuAnadolu Fay Hattı üzerinde bulunması, sözkonusu olumsuzlukların yaşanmasında önemli biretkendir. Bu fay hattı üzerinde meydana gelendepremler, bölgedeki en yıkıcı felaket olmuştur.Tarih boyunca şiddetli depremlere maruz kalanErzincan’da önemli derecede yıkımlar meydanagelmiş ve binlerce kişi hayatını kaybetmiştir. Cankayıplarının artmasında şiddetli yer sarsıntılarınınsebep olduğu sel ve heyelan gibi ikincil afetler deönemli bir yer tutmaktadır. Ortaçağ’da yaşanandepremler, belirli nedenlere bağlanarakaçıklanmaya çalışılmıştır. Erzincan’da meydanagelen depremlerin sebebi de insanların kötüyaşayışından dolayı Allah’ın kendilerinicezalandırması ya da idarecilerin kötü yönetimigibi bir takım olaylara bağlanarak izah edilmiştir.Bu çalışmada XI-XV. yüzyıllarda Erzincan’dayaşanan depremler ve depremlerin neticeleri elealınmaktadır.Öğe KİLİKYA ERMENİLERİNİN ÇUKUROVA’DAKİ İKTİSADÎ FAALİYETLERİ(2023) Aktaş, YaseminKilikya olarak da isimlendirilen Çukurova, stratejik konumundan dolayı tarih boyunca önemli bir bölge oldu. Bu coğrafyaya hâkim olmak isteyen birçok devlet ve topluluğun içinde Ermeniler de vardı. Ermeniler, 1071 Malazgirt Savaşı’ndan sonra Anadolu’daki yer değişimi neticesinde Çukurova’ya geldiler ve bölgede kendi hakimiyetlerini sağlamaya çalıştılar. Siyasî ilişkilerin yanında varlıklarını gösterebilme adına iktisadî kalkınmaya önem verdiler. İktisadî başarıyla da bölgedeki siyasî varlıklarını daha sağlam zemine oturtmaya çaba sarf ettiler. Bu kapsamda verimli ve zengin Çukurova topraklarını amaçlarına uygun olarak kullandılar. Bu zenginlikten en üst düzeyde fayda sağlamaya çalışan Ermeni hânedân liderleri, tarım ve hayvancılıktan madenciliğe kadar birçok iktisadî girişimde bulundular. Bu şekilde hem bölgeye dikkat çekmeyi hem de söz konusu zenginlikten siyasî noktada bir sonuç almayı hedeflediler. Ermeniler, bu kapsamda bölgenin her türlü ürününü ticarileştirdiler. Ayrıca başta Ceneviz ve Venedik olmak üzere çeşitli tüccar gruplarına yönelik iskân ve vergi muafiyeti tanıdılar. Böylece Çukurova’nın ticarî potansiyelini artırmaya yönelirken bölge ticareti ve ticaret yollarını da kendi kontrollerine almak için uğraş verdiler. Bu girişimlerini kanunlarla da destekleyen Ermeniler, kanunnâmeler ilan etiler. Böylece ticarî alanda düzen sağlayıp daha fazla gelir elde etmeyi amaçladılar. Bu çalışma, Kilikya Ermenilerinin XI. yüzyılın sonunda bölgeye gelip yerleşmelerinin akabinde söz konusu iktisadî kalkınma konusunda neler yaptığını ve hangi faaliyetlerde bulunduğunu ele almaktadır.Öğe Salgurlular’da Naibe Türkan Hatun ve Atabeg Abiş Hatun’un İdaresi(2020) Aktaş, YaseminSalgurlular, Şîrâz merkezli olarak kurulmuş bir devlettir. Kuruluş döneminde Irak Selçuklularına, ardından Harezmşahlara bağlı olan Salgurlular, son dönemde İlhanlı tabiiyetine girdi. Fars bölgesindeki İlhanlı hâkimiyeti, Atabeg Ebu Bekr b. Sa’d’ın haraç vermeyi kabul etmesiyle başladı ve sonrasında da devam etti. Atabeg Ebu Bekr ve oğlu II. Sa’d sonrasında Salgurlular’da Türkan Hatun ve kızı Abiş Hatun’un liderlik yaptığı, İlhanlı valilerinin yönetime müdahil olduğu süreç başladı. Türkan Hatun, ilk olarak oğlu Muhammed’in naibesi olarak göreve başladı. Hatun, naibelik süresince İlhanlılarla sulh siyaseti izledi. Oğlu Muhammed’in ardından damadı Muhammed-şâh b. Salgur-şâh’ın atabegliğinde de devlet idaresinde etkisini hissettirdi. Damadı Muhammed-şâh’ın kendisini yönetimden uzak tutmak istemesi üzerine onu bertaraf eden Türkan Hatun, Selçuk-şâh b. Salgurşâh’ı atabeg tayin ettirdi. Lakin Türkan Hatun’un naibeliği, eşi Selçuk-şâh tarafından öldürülmesiyle son buldu. Selçuk-şâh’ın siyasî hataları, Salgurlular’ın yıkılış sürecini başlattı. Kazerun Savaşı sonrasında öldürülmesiyle de Salgurlular’ın son lideri olan Abiş Hatun atabegliğe getirildi. Atabeg Abiş’in saltanatında yerel idarecilerle İlhanlı emirleri arasında nüfuz mücadelesi yaşandı. İlhanlı valilerinin etkili olduğu son dönemde siyasî ve askerî mücadelelerin yanı sıra İlhanlıların malî soygunları ile 3 yıl süren kıtlık dönemi de büyük bir sarsıntıya sebep oldu. Argun Han’ın naibi Seyyid İmadeddin ile yaşanan anlaşmazlık ve İmadeddin’in öldürülmesi Salgurlular’ın sonunu getirdi. Argun Han’ın emri doğrultusunda Şîrâz ileri gelenleri yargılandı ve cezalandırıldı. Abiş Hatun da bundan bir yıl sonra hastalanarak hayatını kaybetti. Abiş Hatun’un ölümüyle Fars bölgesindeki Salgurlu hâkimiyeti son buldu.Öğe Selçuklularda Engellilerin Devlet ve Toplumdaki Yeri(2023) Aktaş, YaseminBireylerin fiziksel ve zihinsel yetersizliğini ifade eden engellilik hâli tarih boyunca tüm toplumlarda karşılaşılan bir durumdur. Selçuklularda da engellilerin varlığı bilinmekle birlikte bu insanlardan devlet ve toplum hayatının her alanına dâhil edilenler olmuştur. Selçuklu sultanları sağlık sorunlarını çözmek amacıyla hastaneler inşa etmiş ve tıbbî çalışmaları desteklemişlerdir. Ayrıca sosyal yardımlaşmayı sağlamak için vakıflar kurmuş ve hankâhlar inşa etmişlerdir. İhtiyaç sahibi insanlar da buralardan faydalanabilmişlerdir. Selçuklu Türkiyesi’nde Ahîlik Kurumu da kendi bünyesinde Orta Sandığı yapılanmasıyla engelli bireylerin yanında yer almıştır. Bununla birlikte sosyal hayat içerisinde himaye edilen engelli bireylerin, idarî ve siyasî yapılanma içerisinde yer almasına da imkân tanınmış, bedensel engellilik liderlik ve komutanlık yapılmasında yetersizlik olarak görülmemiştir. Bu insanlardan engeliyle isimlendirilen Çolak Bâzdâr ile Topal Fahreddin Ali gibi devlet adamları askerî faaliyetlere yön vermişlerdir. Selçuklu devletlerinde engelli bireylerle kültürel hayat içerisinde de karşılaşılmaktadır. Büyük Selçuklu Devleti’nden itibaren engelli âlimlerin yetiştiği görülmekle birlikte Türkiye Selçukluları devrinde kaleme alınan eserlerde de bedensel engellilik konusunda nakiller bulunmaktadır. Engelli bireyler, Selçuklu devletlerinde ötekileştirilmeden daima himaye edilmenin yanında siyasî ve askerî faaliyetlerin içerisinde yer alabilmiş, sosyal ve kültürel hadiselerde de varlıklarını gösterebilmişlerdir.Öğe TÜRKİYE SELÇUKLU DEVLETİ’NDE PROTOKOL UYGULAMALARI(2017) Aktaş, YaseminDevletler siyasî, askerî, ticarî ve sosyal alanlardaki girişimlerini elçiler vasıtası ile yürütmektedir. Mihmandar adı verilen saray görevlileri tarafından karşılanan elçilerin, huzura kabul edilmesi, ağırlanması ve uğurlanmasında bir takım protokol kuralları uygulanmaktadır. Türkiye Selçuklu Devleti'nin sahip olduğu coğrafî konum, siyasî ve askerî güç, komşu devletlerle temas halinde olmasına zemin oluşturdu. Selçuklu sultanları ve sultanlar adına elçiler, tahta çıkış, ölüm, evlilik akdi, ittifak sağlanması, savaş, sulh ve ticarî faaliyetler gibi birçok gerekçe ile görüşme gerçekleştirdi. Türkiye Selçuklu Devleti'nde bu görüşmelerin büyük bir çoğunluğu elçiler vasıtasıyla yapılmaktaydı. Bu görüşmelerde protokol kuralları her zaman aynı olmayıp devletlerle olan münasebetlerin seyrine göre değişiklik göstermekteydi. Elçinin hediyesini sunması ve mesajını iletmesi ile görüşmeler başlardı. Bu görüşmeler sırasında devletin gücünü göstermek adına gösterişli karşılama törenleri, ziyafet ve eğlenceler düzenlenirken hediyeler de sunulmaktaydı. Bu çalışmada Türkiye Selçuklu Devleti'ne gelen ve Selçuklu Devleti tarafından gönderilen elçilerin karşılanması, ağırlanması ve huzura kabullerine dair nasıl bir yol izlendiği incelenecektirÖğe XII. Yüzyılın Başından XIII. Yüzyılın Sonuna Kadar Doğu Akdeniz Kentlerini ve Kıbrıs’ı Etkileyen Depremler(2023) Aktaş, YaseminDeprem, fay hatlarına bağlı olarak birçok coğrafyada meydana gelebilen doğal bir âfettir. Zelzele olarak da adlandırılan bu hadise, geniş alanda etkili olup şiddeti oranında büyük yıkım ve can kayıplarına sebep olmaktadır. Dünya’nın birçok yerinde meydana gelen bu âfet, tarihin muhtelif dönemlerinde Doğu Akdeniz kıyı kentlerini ve Kıbrıs’ı da etkiledi. XII. ve XIII. yüzyıllarda da Antakya’dan Suriye, Mısır ve Kıbrıs’a kadar olan alanda büyük yıkım ve can kayıplarına neden oldu. Depremlerde can kaybının artmasında ikincil âfetlerden tsunamilerin de etkisi büyüktü. Özellikle 1114/1115 ve 1157 depremlerinin yanı sıra 1170, 1202 ve 1222 depremleri hem yıkımlara hem de oluşan tsunamilerle bölgede büyük felaketlere sebep oldu. Depremlerin boyutu halkın ve idarecilerin tutumuyla birlikte dönemin siyasî ve askerî şartlarını da etkiledi. Halk depremlerden canını kurtarmak için şehirlerin dışında toplanırken, artçı sarsıntılar bitene kadar çadırlarda ikâmet etmek zorunda kaldı. Şehirlerin Müslüman ve gayrimüslim idarecileri de depremin hemen akabinde yaşanan tahribatı gidermeye çalıştılar. Ayrıca Haçlı kontları, Papa ve diğer Hristiyan liderlerden yardım talep ederken, yeni dinî kararlar almak için konsüller topladılar. Musul Atabeyi Nûreddin Mahmud ise malî konulara yönelerek imar faaliyetlerini vergi düzenlemesiyle destekledi. Bu girişimleriyle halkın ve kentlerin kısa sürede toparlanmasını amaçladılar. Böylece bölgeyi büyük oranda etkileyen depremlerin sosyal, siyasî ve ekonomik yıkımlarını ortadan kaldırmaya çalıştılar.